KURUMSAL
SON DUYURULAR

BAKIRKÖY ADLİYESİNDE FESDER OLARAK KATILIM GÖSTERDİĞİMİZ BERAATLA SONUÇLANAN 5816 DAVASI
15 Nisan 2025
5 Nisan Dünya Avukatlar Günü Münasebetiyle
05 Nisan 2025
LAİK, DEMOKRAT, MODERN VE AYDIN İNSANLAR NEDEN CHP'DEN UZAK DURMALI
01 Nisan 2025
Dernek başkanı Hatice BOZDEMİR " Devletimizin Yanındayız" mesajı
26 Mart 2025
Ali AKBAŞ' ın Tarih Kitabı Çok Yakında Basılıyor
26 Mart 2025
1. Tarihî ve Kültürel Mirasın İhyası Yerine İnkârı
Kemalist ideolojinin temel sütunlarından biri, Osmanlı geçmişinin ve geleneksel kurumların ciddi oranda reddi ya da ihmal edilmesi olarak öne sürülmektedir. Eleştirel bakış açısına göre:
-
Tarihî Kopuş: Osmanlı’nın son dönemlerinde başlayan modernleşme, II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e evrilerek sürdü. Ancak Kemalizm, Batılılaşma projesini daha radikal bir şekilde uygulayarak, tarihî ve kültürel mirasla olan bağı büyük ölçüde koparmıştır. Bu kopuş, gelenek ve inanç sistemlerinin toplumsal yaşam üzerindeki etkisini zayıflatıp yerine “modern ulus” kimliğini oturtma çabasını getirmiştir.
-
Dil ve Harf Devrimi: Arap harflerinin kaldırılıp Latin harflerinin benimsenmesi, kısa vadede okur-yazar oranını artırma gayesiyle sunulsa da, uzun vadede geleneksel kültür birikimi ile halkın bağına set çektiği eleştirisi yapılmaktadır. Bu durumun, toplumsal hafızayı zayıflatarak “ifsad”a zemin hazırladığı öne sürülür.
-
Dini Kurumların Dışlanması: Medreselerin kapatılması ve geleneksel dinî kurumların tasfiyesi, toplumu maneviyat ve ahlak açısından besleyen kaynakların kurumaya yüz tutmasına yol açmıştır. Eleştirenler, “Kemalizm’in sekülerleşmeyi ‘toplumu maneviyatsızlaştırma’ boyutuna vardırdığı” iddiasıyla bu gelişmeyi “ifsadın” temel dinamiklerinden biri olarak görürler.
2. Tek Tipleştirici Devlet Anlayışı
Kemalist model, “ulus-devlet” inşa sürecinde merkeziyetçi ve tek tipleştirici bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım:
-
Etnik ve Mezhepsel Çeşitliliğin Göz Ardı Edilmesi: Türk etnisitesini merkeze alan ve diğer etnik veya mezhepsel unsurları yok sayan veya en aza indirgeyen söylem, toplumsal gerilimleri tetiklemiştir. Farklı kimliklere sahip grupların kendi kültürel, dilsel haklarına yönelik talepleri uzun süre görmezden gelinmiştir.
-
Katı Resmî İdeoloji: Kemalizm, anayasaya “değiştirilemez hüküm” olarak giren bir ideolojik çerçeveyle, devletin tüm kurumlarını şekillendirmiştir. Eleştirel bakış, bunun özgür düşünceyi sınırlayarak sivil toplumun gelişmesine sekte vurduğunu ve böylece toplumun ahlaki ve entelektüel zenginliğini baltaladığını savunur.
-
Millî ve Manevî Değerlerden Uzaklaşma: Tek tipleştirici devlet anlayışının, köklü geleneksel değerlere sırt çevirmesi “ahlaki yozlaşma” olarak nitelendirilmekte; özellikle yeni nesillerin geleneksel aile, din, komşuluk gibi sosyal yapıları dikkate almadan şekillendirilmesi, “toplumun ifsadı” olarak görülmektedir.
3. Batılılaşma İsmiyle Dayatılan Yabancılaşma
“Çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma” ideali, Kemalizm’in en bilinen sloganlarından biridir. Ancak eleştirel kesimler, bunun gerçekte “taklitçi bir Batılılaşma” sürecine dönüştüğünü iddia eder:
-
Maddeci Zihniyetin Aşırı Öne Çıkması: Maneviyata, ahlaka ve kimliğe dair unsurlar göz ardı edilip “pozitivist” ve “dünyevî” bir bakışın topluma hâkim kılınması istenmiştir. Bu ise geleneksel sosyal dokuyu yıpratarak, toplumu ruhsuz bir modernliğe itmiştir.
-
Kendi Öz Kaynaklarına Sırt Çevirmek: Kemalizm’in İslam kültürüyle mesafeli duruşu, Türk-İslam medeniyetinin sağladığı ahlaki ve toplumsal dengeyi zayıflatmıştır. Bu zayıflama da söz konusu “ifsad”ın önemli bir ayağı olarak değerlendirilir.
-
Taklitçilik ve Kimlik Bunalımı: Yerli sanayi, yerli eğitim ve yerli kültür politikaları yerine Batı’dan ithal edilen modellerin tek çözüm gibi sunulması, zaman içinde “kimlik bunalımı”na neden olmuş; bu da toplumun ahlaki ve kültürel yozlaşmasına katkıda bulunmuştur.
4. Resmî Anlatıyla Toplum Arasındaki Çatışma
Kemalizm’in ürettiği resmî tarih ve eğitim müfredatı, toplum içinde tartışmasız kabul görmeyen bir “milli kimlik inşası”na dayanmıştır. Eleştiriler şöyle özetlenebilir:
- Tek Yönlü Tarih Anlatısı: Osmanlı’nın “geri kalmışlık” ve “köhne düzen” olarak tasviri, yeni kuşakları tarihinden ve ecdadından soğutmuştur.
- Eleştirel Düşünce Eksikliği: Resmî ideolojiyi sorgulayan kesimler, uzun süre “mürteci”, “irticacı”, “bölücü” gibi yaftalarla ötekileştirilmiştir.
- Toplumsal Gerçeği Örtme: Farklı inanç gruplarının, etnik yapıların, tarihsel realitelerin üzerini örten bir anlatı, derin fay hatlarının oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu fay hatları günümüzde de farklı şekillerde ifsadın kaynağı olarak görülmektedir.
5. İfsadın Kökenine Dair Tartışma
Kemalizm, askerî ve sivil bürokrasinin şekillendirdiği bir ideoloji olmasıyla Türkiye tarihinde çok önemli bir yer işgal etmiştir. Faka, Kemalizm’in katı devletçi ve seküler anlayışının, toplumun manevi dinamiklerini zayıflatarak ifsad edici bir rol oynamıştır.
- Geleneksel-kültürel değerlerin dışlanması,
- tek tipleştirici politikaların çeşitliliği ortadan kaldırması,
- taklitçi Batılılaşma modeliyle kimlik bunalımı oluşturması,
- resmî tarih ve eğitim sistemiyle farklı sesleri susturması,
gibi faktörler, Türkiye toplumunun ahlaki ve kültürel dengesini yıprattığı görülmektedir.